Blogum hayata dair felsefe konulu içeriklerle dolmaya başladı ve bu beni mutlu ediyor. Kendimi üretken hissediyorum. Bugün konuşmak istediğim meseleyi başlıkta da belirttim - Sosyal Fobi-. Bu konu hakkında çokça şey biliyorum. Yazılarıma ve anlattığım kadarıyla yaşayış biçimime bakar iseniz, çekingen olmayan düşüncelerini iyi ifade edebilen, rahat, belki de umursamaz biri gibi görünüyor olabilirim, fakat itiraf etmeliyim ki ben sosyal fobiğim. Utangaç değil! Sosyal Fobik.
Küçüklüğümden beri sakin, saygılı ve az da olsa çekingen bir yapıya sahip olarak büyüdüm. Liseye kadar eğlenceli, hareketli bir çocuk olarak geldim. Fakat lise...
Tabii üç nokta, çünkü hayatımın içine etti lise. Taşınmayla birlikte gittiğim lisede ortama alışmamın uzun sürmesiyle birlikte gelişen öz güven kaybını yavaş yavaş hissetmeye başlamıştım. Lise bana uygun bir lise değildi. Ben film, kitap, müzik içerisinde bir hayat yaşarken, okuduğum lisede sigara ve futboldan başka bir şey yoktu, ha bir de kavga da vardı. Bunlara uzun süre katlanmak zorunda kalmakla birlikte kalitesiz öğretmen ve yönetici kadrosu vardı okulun. Düzgün cümle kurabilene kibar olana inek diyorlardı okulda, tabii ki ben de inektim.
Kendimi insanlardan git gide soyutlamaya başladım. Git gide diyalog kurmaktan uzaklaşıp içime kapandım. Uzun zaman boyunca bu içine kapanıklık geri dönülmesi zor bir seçime doğru ilerlemeye, bağımlılık yaratmaya başladı. Bundan zevk aldığımı hissetmeye başladım veya kendimi öyle inandırdım.
Bu süreçten sonra -birkaç ay- kendimde değişimler fark ettim. Okulda bildiğim soruya parmak kaldıramıyor ve öğretmen soruyu cevaplamamı istediğinde de kalbim çok hızlı atıyordu. Bununla birlikte benden daha üst gördüğüm (öğretmen, arkadaş, müdür vs.) kişiler ile konuşurken istemsizce terliyor ve yüzüm kızarıyordu. Fakat bunu büyük düzeyde hissetmediğimden buna karşı koymuyordum.
Yine bir süre geçmesinin ardından, git gide daha kötü bir hal almaya başlayan fobim beni zorlamaya başladı. Günlük hayat gerçekten de çok ama çok zor geçiyordu. Dakikada aklımda onlarca düşünce aynı anda geçiyordu (kesin beni sevmiyorlar, şuan saçıma baktı kesin bir şey diyecek, şimdi soruyu bilemeyip rezil olacağım gibi.) bu düşünceler beni çok heyecanlandırıyordu. Bu heyecan bedensel olarak dışa vuruluyordu, hatta bazen yüzümün kızarma korkusuyla yüzüm kızarıyordu ve bu kısır döngü oluşturuyordu.
Bu beraberinde depresyona da yol açtı. Bazen öyle bir noktaya geliyordu ki bakkala gidemiyor, evden çıkmak istemiyordum. İnternet'te araştırmalara başlayıp fobimin ismini ve çözüm yollarını aramaya koyuldum. Tabii ki bu fobi insana bağlı bir şey değil, biyolojik bir şey, yaşayışına göre şekillenen beyin kimyasallarının vücuduna salgılanmasıyla oluşan kaygı vs...
...Yine gel zaman git zaman, ben fobimle savaşmaya başladım ve neredeyse kendimle kavga ediyordum. İnadına derste parmak kaldırıyor, kalbimin hızlı çarpmasına aldırmadan konuşmaya devam ediyordum.
Bu savaş az çok işe yarasa da bende süreçle farklı bir etki yaratmaya başladı. Beynim, bedenime hükmediyor ve sosyal fobiyi gizlemek için umursamaz, rahat ve normal bir karakter dışa vuruyordu.
Bu öyle bir hal almaya başladı ki artık bırak sosyal fobiyi baya rahat bir adamdım, tabii bu oyunculuktu. En yakınlarıma bile sorduğumda benim, çok rahat, sorumsuz ve hatta umursamaz bir insan olduğumu söylüyorlardı. Bu fobiyle savaşım öyle bir hal almıştı ki en yakınlarıma bile bunu hissettirmeyecek bir duruma gelmiştim.
Ve tabii umursamaz değildim ben aynı insandım, halen kafamdan onlarca düşünce geçiyor ve bu beni rahatsız ediyordu fakat bu düşünceleri dışa vurmuyor ve hissettirmiyordum.
Doktora (psikiyatriye) gittiğimde bile doktor senin çok bir şeyin yok deyip küçük doz bir ilaç vermişti ve ben de uykumu getirdiği için kullanmamıştım, şimdi iyi sayılırım.
-
Gerçekten de sosyal fobi benden mutluluğumu bazen de cesaretimi almasına rağmen bana kattığı çok şey de oldu, daha üretken, iyi bir gözlemci, iyi bir okuyucu, çok iyi empati kurabilen bir insan olmamı sağladı.
Bazen arkadaşlarım bana gelip ''nasıl böyle rahat, umursamaz ve havalı olabiliyorsun?'' diye gelip sorduğunda kulaklıkla zihnimden geçen düşünceleri ses olarak dinletip böyle demeyi çok isterdim.
Herkesin fobileri vardır hayatta, ben de halen fobimi atlatabilmiş değilim, fakat beni ben yapan bu fobim oldu, onunla savaşırken, onunla yaşamaya da alışmıştım. Belki de hayatım boyunca yenemeyeceğim bu fobimle savaşmayı elbette bırakmayacağım ve bununla birlikte onunla yaşamaya devam edeceğim.
--
Bugün daha gerçek hayata dair, özel bir konu olsa da bu yazıyı yazmak istedim. Belki de fobimle olan savaşımda zafere yaklaşmamda bir adımdı bu. Çünkü önce kabul etmeli, sonra mücadele etmelisin.
Sizin fobileriniz var mı? Varsa nasıl başladı nasıl devam etti? Yenmek için neler yaptınız? Nasıl zorluklar yaşadınız? Okuduğunuz için teşekkürler, başka bir yazıda görüşmek üzere....
Konu başlığını görünce hemen koşarak geldim.Çok güzel ifade etmişsin kendini.Biz insanların mutlaka az çok korkuları vardır.Benim de başarısız olma gibi bir korkum vardı ama şimdi o konuda baya aşama katettim :) Bir de hayvanları sevmeme rağmen dokunmak korkuyorum :) Aklıma bunlar geldi hemencik :) Teşekkürler :)
YanıtlaSilYazını okurken kendimi gördüm bi an :) Ben de fazla olgun düşünürdüm yaşıtlarıma göre buda beraberinde bazı sorunlar getirmedi değil tabii.
YanıtlaSilAz duymadım ben de ''nasıl böyle rahat, umursamaz ve havalı olabiliyorsun?'' sorusunu :))